Aşı, fiyatlandırma ve aşı karşıtları

ZEKİ KANDİL

Koronavirus bir yıl önce bütün dünyaya yayılmaya başladığında, hiçbir ülkenin böyle bir pandemiye hazır olmadığı hemen ortaya çıktı. Batı’daki gelişmiş kapitalist ülkeler başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesi Doğu Bloku’nun dağılmasından sonra sağlık alanında kısıtlamalar yapmıştı. Hastalar müşteri, hastaneler de kâr getiren işletmeler olarak görülmeye başlanmıştı.

Koronavirus Avrupa’da bir pandemi boyutuna ulaşarak en çok İtalya, Fransa, İspanya ve İngiltere’yi etkisi altına aldı. Bu ülkelerde büyük can kayıpları görüldü. Avrupa uzun süre pandeminin merkez üssü durumundaydı. İlk dalga yaz aylarına doğru kontrol altına alındı, ancak kontroller gevşetilince tekrar hasta sayısında patlama yaşandı. Kasımdan bu yana birçok Avrupa ülkesinde sıkı önlemler yürürlükte. Salgının pandemiye dönüşmesiyle ancak aşı ya da ilaç ile durdurulabileceği de anlaşılmış oldu. Biyoteknoloji ve ilaç firmaları arasında bir yarış başladı. İlk bulan daha çok kazanacaktı. Halen farklı ülkelerde geliştirilen değişik aşılar uygulanıyor.

Almanya’da aşılar öncelikli gruplar belirlenerek sırayla vuruluyor. Bu sıralama belirlenirken, Nordstadt gibi yoksul semtlerdeki insanlara da öncelik verilmesi daha daha doğru olurdu. Çünkü bu semtlerde vaka sayısı diğer bölgelere oranla oldukça yüksek. Geliştirilen aşılar insanlara ümit veriyor, ancak hala aşıya ve önlemlere karşı olan insan sayısı az değil. Bazı insanların kısa süre içinde geliştirilmiş, yan etkileri uzun vadeli olarak gözlenmemiş aşılara karşı mesafeli ve şüpheli olması anlaşılabilir. Ancak her türlü önleyici tedbirlere karşı çıkan, özgürlüğünün çalındığını ileri süren, büyük bölümü sağcı ve ırkçı grupların istediği politikanın nelere mal olabileceğini de gözardı edemeyiz. Sağ ve popülist politikalarıyla ünlü ABD eski başkanı Donald Trump ve Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro gibi virüsün oluşturduğu riski küçümseyen liderlerin ülkelerini ne hale getirdikleri ortada. Yüzbinlerce insan hayatlarıyla ödedi bunun bedelini, hala da ödüyorlar.

AŞILARIN DAĞITIMI VE FİYATLARI

Aşılamada önemli bir tartışmayı da aşıların geliştirilmesi, dağıtımı ve fiyatı oluşturuyor. Sosyal ve ahlaki açıdan hem Oxfam, hem de Medico International adlı kurumlardan aşıların üretilmesi, fiyatlandırılması ve dağıtılması konusunda şu noktalara dikkat çekiliyor. Medico International’dan Anne Jung yazdığı makalede “Bir aşının başarıyla geliştirildiği haberinin yaydığı olumlu havanın Frankfurt’da yarattığı etkinin Dhakar veya Nayrobi’nin yoksul kenar mahalelerindeki insanlarlar arasında yarattığı etkiyle karşılaştırılamaz olduğu ortadadır. Çünkü bu aşıdan güneyin yoksul ülkelerine de biraz olsun pay düşüp düşmeyeceği henüz bilinmiyor. Bu durum sadece haksız değil aynı zamanda akıllıca da değil. Çünkü epidemik bir kural olarak: Bir Pandemi ancak bütün insanlar için bittiği zaman bitmiş sayılır. Virüsden kultulmak ancak global ortak bir çalışmayla mümkündür. Avrupa ve öteki gelişmiş kapitalist ülkeler tam da bunu engelliyorlar. Dünya nüfusunun yüzde 13’ü temsil eden zengin ülkeler üretimi planlanan aşıların yarısını yani 5 milyar aşı kapsülünü şimdiden daha klinik testleri bitmeden satın almış durumda. Yoksul ülkelerin payına düşen ise şimdilik sadece 800 milyon adet.”

Aşıyı geliştiren Bioteknoloji ve ilaç tekellerine de eleştiri var. Çünkü koronavirüs pandemisinden önce birçok üniversite ve enstitüye SARS-COV ve MERS-COV virüslerine karşı aşı geliştirilmesi için devlet bütçelerinden yüksek miktarda paralar verilmişti. O kurumlar da bu alanda önemli adımlar atmışlardı. Aşıları geliştiren firmalar çalışmalarını bu ön bilgiler üzerine dayandırmışlardı. Bu nedenle bu firmalar sanki herşey onların başarısıymış gibi reklam yapmaları ve kartel oluşturarak istedikleri fiyatı ve aşıyı kime satacaklarına yalnızca kendilerinin karar vereceğini dayatmaları bütünüyle yanlış.

İLAÇ TEKELLERİNE VERİLEN PARALAR

Gelişmiş kapitalist ülkelerde ödediğimiz vergilerden gelen milyanlarca Euro ve Dolar ilaç tekellerine aktarılıyor. Yalnızca Avrupa Birliği ülkelerinde bu rakam yaklaşık 6,5 milyar Euro’yu buluyor. Bu kadar para ayrıldığı halde kamu yararına olacak bir fiyat belirleme maddesi sözleşmelere konulmuyor. Araştırma ve geliştirmenin riskleri toplumsal yani kamunun üstüne ama kârlar ise sadece firmalara akacak. Aşıları daha hızlı ve bütün insanlar için üretmek mümkün mü? Evet bu mümkün. Bunu Dr. Salk bize kanıtladı. Dr. Jonas Salk, 1955’te ABD’de çocuk felcine karşı bir aşı geliştirmiş ve patent hakkından vazgeçerek aşıyı bütün insanlığın hizmetine sunmuştu. İsteseydi Dr. Jonas Salk da bu aşıdan çok para kazanabilirdi. Ama o parayı değil ölebilecek, sakat kalabilecek çocukları düşündü. Onun sayesinde çocuk felci bütün dünyada kısa sayılacak bir süre içinde kontrol altına alındı.

Koronavirüse karşı aşı geliştiren firmalar patent hakkını başka firmalara satsa veya kiralasa kısa süre içinde daha fazla aşı üretilebilecek ve çok daha fazla insan dünyanın her yanında aşılanabilecek böylece daha az insanların ölmesi sağlanacak hem de daha çabuk normal hayata dönebilecektik.

Ersten Kommentar schreiben

Antworten

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.


*