SUAVI
“Almanya’ya; buğulu bir camın ardından bakmak, olmamalıdır.!”
Yaşamayı sanata çevirmek:
sanatla-birey arasındaki ‘iletişim köprüsünü’ sürekli dinamik tutmak, insanı ve yaşamı kavrayıp ve farkındalık yaratarak, kapsayıcı olabilmek eylemiyle mümkündür.
Bu anlamıyla da doğru iletişim, aynı zamanda “sanatsal” bir değer de taşıyacaktır..,
İnsanın yoksulluğu ve yoksunluğu, aynı zamanda bir “sendrom” olarak ele alınmalıdır. Çünkü; sanattan, kendi köklerinden, kültüründen, değerlerinden yoksun kalmak da, bir nevi açlıktır.
Günlük ve en temel insani ihtiyaçların tamamını veya bir kısmını karşılayabilecek gelirden mahrum kalmak, üstelik hep “yarın” kaygısı taşıyarak, güvensiz hissetmek, bu temel ihtiyaçların karşılanmasını sürekli kılamamak, sürdürememek, insan kişiliğini zedeleyen, tahrip eden bir tür yıkımdır.!
Kaldı ki; Yoksulluk hali, birde “yoksunluk” ile çoğalırsa, bu yıkım, bu tahribat, daha da kalıcı izler bırakacaktır insanda.
Yoksunluk; Bir anlamıyla mahrum kalmak, kişinin, ayrı ve ayrık düşmek halidir. Bir şeyden yoksun olmak için, o’na bağımlı olmak da gerekmez.!
Yalnızca onun eksikliğini hissetmek bile yeterlidir.! Bu anlamıyla yoksunluk, eksiklikte demektir ve insan eksildikçe, daha hızla tükenecektir.
Oysa insan; Yaşamı ve yaşamını, daha da zevkli kılmak amacıyla çaldığı enstrümanı, yaptığı şekli, kullandığı rengi, çizgiyi, sesi, sözü ve beden dilini, “ESTETİK bir YETKİNLİĞE” ulaştırarak sanata dönüştürmüştür.
Durum bu olunca artık sanat , [sanat eseri kuşkusuz bir “fikri mülkiyet içerir”! ama] aynı zamanda bir tür “ortak ve doğal” miras ve ardından anonimleşen, olağan üstü değerli, estetik bir zenginliktir.
Sanatsızlık ise; Yoksunluğun-fakirliğin-uyumsuzluğun-ötekileşmenin, yok sayılmanın; bir başka ama, en önemli biçimlerinden, sebeplerinden birisidir. Bir tür “vitamin eksikliğidir”!
Böyle olunca da sanat; Bir lüks, bir lütuf, bir “ulaşılmaz”! değil, ortak bir estetik zenginlik ve temel bir insan hakkı gibi karşımıza çıkmaktadır.
İnsanın doğal, yaşamsal ritminin, ruhsal ve fiziksel işleyişinin, hayattan keyf alma halinin, olumsuz olarak değişime uğraması, anormalleşmesi de, son tahlilde; bu temel “haktan” yani, sanattan payına düşeni alamaması, yoksun kalmasıyla da alakalı olarak dikkate alınmalıdır.
Çünkü sanat; aynı zamanda “rehabilite” de eden, bir onarıcı olarak değerlendirilmelidir.
Kuşkusuz İnsan, değişecektir, dönüşecektir, gelişecektir, ama asla; sistematik ve bilinçli olarak dışlanmamalı, yok sayılmamalı, yabancılaştırılmamalı ve kendi öz-benliğinden koparılmamalıdır.!
Sanat ve yaşam iç/içedir ve sanatların en güzeli, “yaşama sanatıdır”!
Yani: Sanat yaşamaktır ve ‘Yaşamak’! ise, bir sanattır.
Her dilden,
her ülkeden,
her disiplinden sanat, dostluktur, güzelliktir, barıştır.
Yaşama,
insan onuruna, farklılıklara ve sanata dair,
Ön-yargısız her ne varsa, saygıyla.
Dostlukla;
SUAVİ
Antworten