Eleştirel düşünce insanı özgürleştirir

Erdal Deniz

Önce bilimi inceleyin, ondan sonra bilimi temel alan uygulamayı izleyin; gözlerinin yargısıyla resim yapan ressam, önünde duran nesneleri onlar hakkında bilgi sahibi olmaksızın yansıtan bir aynadan farksızdır.” (Leonardo da Vinci)
İçinde yaşadığımız toplumsal ekonomik, politik koşullar ister istemez yaşam ve düşünce biçimimize etkide bulunmaktadır. Sanatçılar tanık oldukları, sorguladıkları dünyaya dair düşünceleri ne ölçüde eserlerine yansıtabiliyorlarsa yaptıkları eserler de o düzeyde sanatsal değer kazanır. Duygu ve düşüncenin katılmadığı bir yapıtın sanatsal değeri tartışılmalıdır. Öyleyse diyebiliriz ki, bir yapıtın sanatsal değerini belirleyen en önemli özelliği onun eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşımındaki estetik ve etik bilinçtir.
Sanatçı yaşadığı dünyadan, bölgesel ve evrensel değişimlerden etkilenir ve bu etkileşim ürettiği eserlerine de yansır. Önemli iletişim araçlarından biri olan sanat, insanlar arasındaki iletişimi de, bu iletişimin politik alandaki yansımalarını da eleştirir ve sorgular. Bunu özgür düşüncenin geliştirilmesi ve bir konuya farklı açılardan bakılarak farklı düşüncelerin yaratılması amacıyla yapar.

Umudun çoğaltılmasına katkı sunabiliriz
Güne başlarken yeni bir sürprizle karşılaşıp karşılaşmayacağını bilemeyen ve yaşadıklarına anlam vermekte zorlanan, sevmediği bir işe giden ve o işin de garantisinin olup olmadığını bilemeyen, gelecek kaygısı taşıyan toplum bireyleri olmaya başladık. Sevmediğimiz bir hayat bizlere dayatılmakta ve bizler, sevsek de sevmesek de bu dayatılan hayatı yaşamaktayız.
Eşitsiz ve dengesiz bir paylaşımın dayatıldığı koşullardan, paranın belirleyici bir güç olarak kabul edildiği bir dünyada sahte umut ve beklenti vaadiyle birbirimize yabancılaştırılarak yalnızlaştırılıyoruz.
Böylesi bir toplumsal atmosfer içinde geleceğin aydınlık toplumunu düşleyen sanatçıların kaçamayacağı görevler, sorumluluklar vardır.
Sanatçı, gelecek adına en küçük umut ışığını bir imkan olarak değerlendirmek ve katkı sunmak zorunda olan kişidir. Bazen bir yürüyüşe katılarak, bazen bir bildiriye imza atarak, bazen yazı, müzik ya da resimle itirazını dile getirerek, bazen de sade vatandaş olarak seçimlerde tarafını belli ederek umudun çoğaltılmasına katkı sunabilir.

Seçimlerimizde özenli ve dayanışmadan yana olalım
Toplumsal yapılanma içerisinde adaletsiz, dengesiz bir gelir dağılımına karşı sorgulayıcı ve alternatif bir yaşam kurgulayan sanatçı, emek cephesinden yana politik toplumsal bir duruş sergiler. Hayatın değişik cephelerinde gündeme gelen olaylara emeğin ve evrensel değerlerin cephesinden bakar. Politikanın yaşamımızın her boyutuna müdahale ettiği koşullarda “ben politikadan anlamam” veya “ben politikayla uğraşmam” gibi yaklaşımlar, “hiç bir şeye karışmam, sadece işime bakarım” gibi söylemler doğru değildir. Politika; suyu, yediğimiz ekmeği, aldığımız aylığı, okuduğumuz ders kitaplarını, bizleri var eden doğayı, sağlık sistemini, adaleti ve kısacası hayatımızı A’dan Z’ye etkiliyorsa, “bu beni ilgilendirmiyor” demenin karşılığı sisteme entegre olmak ve geleceğimizi kayıtsız şartsız politikacıların adaletine teslim etmektir. Bu kabul edilemez. Politikanın yaşamın her anına müdahale ettiği koşullarda, hiç bir emekçinin veya sanatçının “politika beni ilgilendirmiyor” deme lüksü yoktur.
Önümüzdeki seçimler, tüm toplumu, özellikle kol ve kafa emeğiyle geçinmek durumunda olan kesimi yakından ilgilendirmektedir. Sonuçta seçilmiş olan politikacılar bizlerin geleceğini etkileyecek kararlara imza atacaklar. Bizler adına karar alacak bu kişileri ve bu kişilerin partilerini tanımak zorundayız. Bu sürece müdahale edebilmemiz için seçim sahnesine çıkmış olan kişi ve partilerin temel sorunlara ne kadar duyarlı olduğunu ve daha önce bizlere vadedilen sözlerin ne kadar gerçekçi takipçileri olduklarını bilmek, öğrenmek zorundayız.
Gerek bulunduğumuz kentte gerekse Almanya genelinde yaşanılan işsizlik, ırkçılık, çevre kirliliği, eğitim, konut vb.. birikmiş sorunlarımıza kimin gerçekçi çözüm sunduğunu, kimin sorunların etrafından dolandığını araştırmak, bilmek zorundayız. Yaşadığımız dünyadan memnun değilsek eğer onu değiştirmek için küçük gibi görünen bu kritik adımları atmak zorundayız. Bunu yapmadığımızda mevcut durumla ilgili değerlendirmelerimiz yakınmadan öte bir anlam taşımayacaktır.
Bir boykot söz konusu olmadığına göre, “emek ve demokrasi cephesi” içinde yer alan ilerici, devrimci demokrat aday ve partileri desteklemek, dayanışma içinde olmak kaçamayacağımız bir sorumluluktur, görevdir. Karanlıkta ışığı görenler, karanlıkta ışık olanlar çoğaldıkça dünyamız daha aydınlık olacaktır. İçimizdeki ışığın hiç sönmemesi dileğiyle…

Ersten Kommentar schreiben

Antworten

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.


*