SUAVİ
Her sanat kolu (disiplini), aynı zamanda bir anlatımdır ve doğal olarak her sanatçı aynı zamanda bir anlatıcıdır!
İyi
bir anlatıcı olmanın (olabilmenin); bireyde coşku yaratmakla,
kitleleri harekete geçirmekle, dikkatleri çekmekle ilişkisi
vardır.
Ve;
her iyi anlatım, her sanatsal başarı,
sanatçının
„girdileri“ ile doğrudan ilişkilidir. Çünkü; tüm sanatsal
çıktılar doğal olarak
sanatçının
„girdi“lerinin yansıması- dışa vurumudur.
Sanat
olgusunda bu yaklaşım önemlidir.
Yani:
İlgi-ilişki ve ilintili olmak hali!
Üretken
olmanın ilk ve önemli yönelimleridir.
Üretkenlik;
sanatçının „girdilerinin“-“dışa vurum“ evresine
ulaşmasına kadarki süresi ile doğru orantılıdır. Ancak sanatın
kuşatıldığı aşamalarda üretkenliğin bu doğal süreci de
olağan mecrasından hızla uzaklaştırılabilir!
Sanat:
Sömürücü sınıfların çıkarlarına hizmet ederek gerici bir
nitelik kazanabileceği gibi, ezilen kitlelerin çıkarlarına hizmet
ederek ilerici bir nitelik de kazanabilir. Yani sanat ile toplumsal
mücadeleler arasında bir bağ vardır.
Kapitalist
üretimde ise, “bütün ürünler meta haline gelirler“.
Yani
sanatsal üretim-meta üretimine dönüşmüştür, artık ve
sanatçının emeği „artı-değer“ üretişiyle, mübadele
değeriyle ölçülüdür. Dolayısıyla,kapitalist toplumlarda “
bir sanatçı ürettiği sürece değil, firmasını „zengin“
ettiği sürece-üretici bir sanat emekçisidir ve göreceli olarak
değerlidir! (Ya da değersiz)
Lenin
de bu anlamda şöyle söylüyor: Özel mülkiyete dayalı bir
toplumda sanatçı piyasa için meta üretir.
Böylece; burjuva sanatçının özgürlüğü gizli (ya da iki yüzlüce gizlenmiş) bir bağımlılıktan; para kesesine,ahlak bozukluğuna ve girişimciye bağımlılıktan başka bir şey değildir. Yani bu anlamıyla sanat; egemen sınıfların, tek ideali kar peşinde koşmak olan burjuvazinin bencil çıkarlarına göbeğinden bağımlı kılınmış bir haldedir. Bu seyriyle ise PARA: „Bütün insancıl ve doğal özellikleri kendi karşıtına dönüştürmekte ve güzel-soylu-hakiki her ne varsa etkisi altına alarak yıkıma uğratmaktadır!
Bu nedenledir ki Marks; kapitalist üretim tarzının bazı manevi üretim biçimlerine, örneğin „sanat ve şiire düşman“olduğunu söyler.
Yani
sanatçının etkileşimleri bağlamında, „girdilerinin ve
çıktılarının“ para merkezli (hedefli) kuşatılmışlığı..,
„Olası ürünü daha doğmadan -yaratım sürecine bile
müdahale ederek sipariş etmek-satın almak ve veya ürünü
doğmadan biçimlemek- tarif etmek…“ O sanatçıyı hızla
yaratıcı sanat’dan (sanatsal üretimden!) yoksunlaştırarak
piyasanın acımasız koşullarında toplumsal mücadeleden de
kopartarak
farklı
ve belki de değersiz ve saygın olmayan bir başka mecraya
savuracaktır! Farkında olunarak ya da olunmayarak gelinen bu aşama
da sanat ve sanatçı dejenere edilmekte ve belki de kirli bir
kuşatılmışlıkla asıl işlevinden koparılmaktadır.
Kuşkusuz
bu bir tercih meselesi gibi de durmaktadır!
Ancak;
„sanatsal üretim“ açısından; „paranın asla
temizleyemeyeceği“ kirlenmek de böyle bir şey olsa gerek!
Yaygın
değil, saygın
olan daha değerli değil midir?
Antworten